16 Kasım 2009 Pazartesi

DANDERNE Grubu trafından Oral Onur'a verilen Teşekkür Plaketi




Moiz Bayer Bağcıoğlu Teşekkür Plaketini Oral Onur'a takdim ederken.(Moda, Istanbul 15.04.2007)

13 Kasım 2009 Cuma

Fotoğraflar

Basında Oral Onur


Söyleşiler

Oral Onur, Burgazada Deniz Kulübü'nde adalılarla sohbet ederken (2005)





Bilim ve Sanat Vakfı (BSV) bünyesinde yer alan Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) "Yerel Tarihçilerle Buluşuyoruz" başlığı altında başlattığı yeni programın iilk konuğu Oral Onur oldu. 16 Kasım 2009 tarihinde yapılan BSV Yuvarlak Masa Toplantısı Şakir Kocabaş Salonu'nda gerçekleşti.













Hayatını Edirne tarihi çalışmalarına vakfetmiş olan Oral Onur, yaptığı söyleşide kişisel serüveni ve Edirne çalışmaları hakkında bilgiler vererek yerel tarihçiliğin imkan ve problemleri, yerel tarihçi akademi ilişkilerini, Edirne tarihinin matbu ve gayrı matbu kaynakları gibi konular üzerine konuştu.

Edirne Yahudi Cemaati Kitabı hakkında Şalom Gazetesinde yayımlanan Oral Onur'la yapılan ropörtaj

Edirne Muhafızı:
Oral Onur
21 Eylül 2005, Kültür Sanat
Röportaj: Rita ENDER
Lale Şehri Edirne’nin Yahudileri “1492’den Günümüze Edirne Yahudi Cemaati” başlıklı kitaba, kitabın yazarı Oral Onur’sa sanat sayfamıza konuk oldu

Beklenen sevgiliyse; bekleme sürecinde çoğu mazeret makul gelmez insana. Ama beklenilen yer, sevgiliyi unutturacak kadar sevilen bir şehirse her mazeret kabul edilebilirdir. Çünkü her şehir kendi insanı için başlı başına bir mazerettir.
Sanat sayfamızın konuğu Oral Onur’un da, sevdiklerini bekletmek için geçerli bir mazereti var: Edirne.
Onur, Edirne-Şehir İstasyon binasının yıktırılmasını önlemiş. Sarayiçi’nde yazılı bütün kitabeler tarafından yazılmış. Maraağaç yolunun asfalt yapılmasını önlemiş. Edirne’de bulunan altı anıt, önerileriyle kente kazandırılmış.
Edirne’nin ona kazandırdığı ise kaleme aldığı yirmi kitabı olmuş. Oral Onur’la son kitabı; "1492’den Günümüze Edirne Yahudi Cemaati" üzerine söyleştik.
Bekleme süreçlerinin makul, mazeretlerin kabul edilebilir olabilmesi dileğiyle…

Neden böyle bir kitap yazdınız?

Bir şehri kurtaran yerli halkıdır. Dışarıdan gelenler pek umursamazlar; fakat yerli halkı bağlı olur şehre. İstanbul’u İstanbul, Bursa’yı Bursa, Kastamonu’yu Kastamonu yapan oranın gerçek insanlarıdır. Ben de bunlardan bir tanesiyim. Edirne’de doğdum, Edirne’de yaşadım, araştırma yaptım. Edirne’yi seviyorum. 90 yıl başkentlik yapmış şehir boş şehir değildir; büyük bir kültür, sanat merkezidir. Tarihi var. Türkiye içerisinde ufak çaplı, 4,5 kilometrelik bir il ama 1700 eseri olan bir şehirdir. Türkiye’de başka hiç bir şehirde yok bu. Anıtkent derler ya... Edirne’de her zaman Ermeniler, Yahudiler, Rumlar bir mozaik halinde yaşamışlar. Osmanlı hoşgörülü; "Evini, dükkanını, ibadethaneni yap" demiş. Ben Yahudi tarihini yazmadım, Yahudi tarihiyle beraber Osmanlı tarihini de yazdım. Onun için çok belgeli bir kitaptır bu.

Siz de mozaiğin bir parçasısınız. Ama kitabınızda kendi anılarınıza, yüreğinize kalanlara pek yer vermemişsiniz…

Evet, anılardan öte belgelere dayalı. Moiz vardı, Yasef dükkanını açardı diye de yazabilirsin. Bu roman olur ama belgeye dayandırdın mı gerçek olur artık. O nedenle kitap ilgi gördü. 30ᆼ yılın uğraşı bu. Ben yanlış bile yazsam belgeler doğruyu gösterir.

Hem Edirne’de Yahudi kalmadı. Ben buraya geldim. Korkuyorlar, çekiniyorlar konuşmaya. Edirne Yahudi son cemaat reisi Yuda Romano İsrail’de öldü, kızının yanında. Oğlu Edirne’deydi, gittim babasının resmini istedim. "Yok be kuzum". Anasının resmi "Yok". Nasıl olur? Senden babanın resmini istesem olmaz mı? "İsrail’de bir tanıdık var, onda var babamın resmi" dedi. Ondan e-mail’le fotoğrafı geldi. Üzüldüm. Neden böyle yaptı? Yaptı işte. Benim zorum 500 yılda nasıl yaşamışlar onu ortaya koymak. Ben Yahudiyi, Ermeni’yi düşünmüyorum. İnsanlığı düşünüyorum.

Edirne aşığı olmanız yalnızca hakkında kitaplar yazmanıza sebep olmadı. Bazı mekanları korumak, anıtlar diktirmek gibi girişimlerde de bulundunuz değil mi?

Evet, bana Edirne muhafızı derler zaten. Rotary Kulüpleri’nin Guvörnörü Ural Bey geldi Edirne’ye. Yasef Romano ile havrayı gezdirdim. “Ural Bey" dedim "Tamir edemez miyiz?" "Tabii" dedi. Yasef Romano da Rotary Kulübü’nün başkanı. Ona döndü ve "Bana bir dilekçe yaz ne para istiyorsan. Müslüman rotaryenlardan toplayacağım, yollayacağım" dedi. Dilekçeyi bile yazmadı. Gittim geldim; hadi Yasef diye. "Olmaz be kuzum". Neden olmaz? "Ben Yahudi’yim. O da Yahudi, havra da Yahudi". "Sana ne be" dedim. Bu sizin eseriniz, bu toprağın malı. Koruyacağız. Edirne’nin, Türkiye’nin değil; Avrupa’nın en büyük sinagogu. Şimdi, Unesco’dan, Rubi Asa’dan ümidim var. Bu işe el attılar, yapacaklar.

Kitabınızda Trakya Olayları’na da değindiniz…
1934 olaylarında, Yahudileri Kırklareli, Edirne, Uzunköprü’den kovma olayında ben beş yaşındaydım, hatırlarım. Yahudiler mallarını, evlerini satmaya başladılar. Annem de bir dikiş makinesi almıştı onlardan sonra geri götürdü. Kırklareli’nde kadınlara tecavüz edilmiş ve evleri yağmalanmış. Başbakan İsmet İnönü’ye şikayet edilmiş. Ve o hemen durdurmuş bu olayı. Gidenler geriye dönmüş. Buradaki hata Almanlarındır. Hitler döneminde çok baskı yapıldı Türkiye’ye. Sonra vazgeçiliyor yasadan. Bu iş de bitiyor. Bitiyor ama bu korku bir kere insana giriyor. Hep o korku içinde yaşadı Yahudiler. Ev, dükkan yapmadılar; para topladılar. Doğrudur; can.

İlk defa fakir Yahudilerin de olduğundan bahseden satırları okudum; Yahudi olmayan birinin kaleminden…

Fakir Yahudiler de çok vardı. Sinagogları, mahalleleri bile değişikti; zengin, orta halli, fakir mahallesi.

Kendi aralarında sınıf ayrımı vardı yani?
Vardı.

Farklı dinden, mezhepten insanların arasında ayrımcılık var mıydı?O zaman Türk lafı yok, Yahudi lafı yok, Ermeni lafı yok. Osmanlı lafı var. Sonra da öyle. Mesela 1941 Cihan Savaşı’nda 17,18,19 yaşlarında Yahudi çocukları, Türk çocukları askeri eğitim aldılar. Alman gelmiş, dünyayı yeniyor. Demek ki biz de savaşa gireceğiz. Yahudi çocukları ve Türk çocukları asker. Silahları ise hakiki değil tahtadan.

Yahudi lafı yok ama "Yahudiler seni iğneli fıçıya atar" lafı var…
Abdülaziz dönemiydi. Bir ferman çıkarıyor ve Yahudileri temize çıkarıyor. Bu bir yalandır, iftiradır diye. Yahudilerin bir çocuğu kazana attığı, onu dinsel amaçla katlettiği ve kanını hamursuz hamuruna kattığı söyleniyordu. Yalandı. Ama biz küçükken öyle korkuturdu annelerimiz. Kırk sene evveline kadar gelmiş bir dedikoduydu.

Peki böyle yalanlar sebep olmuş olabilir mi Yahudilerin kaçmasına veya zaman zaman beliren Yahudi düşmanlığına?


Yok; sadece korkutmak içindi. Ama 41,42 Varlık Vergisi çok fenaydı. Yahudiler derdi ki; "Bu parayı vereceğiz çünkü kan parası bu". Ne demek derdim kan parası? "Siz harp ettiniz, kan döktünüz, şehit oldunuz. Biz dökmedik. Bu parayı vereceğiz".

Sosyal yaşamdaki rolleri neydi Edirneli Yahudilerin?
Biz Yahudi bayramlarında onlara giderdik. Onlar Ramazanda, Kurbanda bize gelirlerdi. Senli benliydik. Yabancılık yoktu. Dükkanlar, evler, çocuklar yan yana. Yahudiler garden party yaparlardı, çok severlerdi. Sosyal yaşantıları çok güzeldi. Yetimhane, dulhane binaları vardı. Onların adına bir kişi çıkar, dilenirdi. Toplardı parayı yetimlere, fakirlere takdim ederdi. O olay güzeldi. 1887’de çıraklık okulları vardı. Bizde beş sene evvel başladı. Baksana biz bu kültürden bir şey alamadık. Avrupa niye adam olmuş... Marangozculuk, müzayedecilik, demircilik, kalaycılık da Yahudilerin işiydi. Oradan yetişmiş hepsi.

Karışık evlilikler var mıydı?
Yoktu. Bir aile vardı; onu da kimse bilmez. Öyle bir adet yoktu. Zaten hafta sonları Yahudi çocukları kendi aralarında eğlenceye giderlerdi.

Devlet dairelerinde çalışır mıydı Yahudiler?
Yok. Şarapçı Yahudi çok vardı. Ben turizmle uğraşırken bir Alman şarapçı gelmişti. Şarapçı sordu. Yahudi’ye götürdüm. "Var mı eski şarap?" dedi. Yahudi "Kaç yıllık?" diye sordu. "Beş" dedi Alman. Yahudi indi mahzene, getirdi. Alman kokladı, tattı "Güzel" dedi. On yıllık istedi. Getirdi. Alman yine kokladı, "Tamam" dedi. 15 yıllık istedi… En sonunda Yahudi bana döndü: "Sor ona, yaşı kaçsa o kadar yıllık çıkarıyım" dedi.

Yahudi kadınları nasıldı, çalışırlar mıydı?
Hepsi ev kadınıydı. Ama dükkanlara kocalarına yardıma gelirlerdi. Müslüman kadınlar köylüydü. Çalışmazlardı. Mini etek giyerdi Yahudi kadınları,1936’larda. Hatırlıyorum o dönemlerde.

Nasıl karşılanırdı?
Çok normal. Kimse kimseye bakmazdı. Trakya Anadolu’dan çok farklıdır. Çünkü Rum, Ermeni,Yahudi vardı. Ve onlar çok etkilemişti halkı. Zaten Yahudiler gitti, medeniyet bitti.

Yahudi aileleri diğer aileler gibi çok çocuklu muydu?
Yok. İki çocuklu olanlar çoğunluktaydı.

Altay Onur (Oral Onur’un oğlu): Yahudi gençleri kızlı oğlanlı grup olarak gezerlerdi. Hafta sonunu mesire yerlerinde Meriç,Tunca nehirleri kenarında geçirirlerdi. Ben de o zaman çocuktum, gıptayla bakardım. Ne kadar sosyal olmuşlar. Kızlı erkekli beraberler. Müslümanlar öyle değildi.

Edirne’de yaşamını sürdüren Yahudi yok mu bugün?
Üç aile var.

Onlar neden direnmişler dersiniz?
İsrail’e gidenlerin adaptasyonda zorluk çektiğini duydum arkadaşlarımdan. Hem dil bakımından hem de mesleki olarak. Yeni iş sahası bulmakta zorluk çekenler olmuş. Pişman olmuşlar gittiklerine.

Sırpsındığı Zaferi Kitabı


Oral Onur'un Sırpsındığı Zaferi/Anıt Mezar kitabının kapağı.(1992)

Edirne Hat Sanatı


Oral Onur'un 1972'de yayımladığı Hat Sanatı kitabı kapağı.

Edirne Yahudi Cemaati Kitabı


Edirneli tarihçi ve yazar Oral Onur tarafından; tarihi belgeler, şahitler, yaşantılar, mektuplar, günlükler, anılar gibi birçok belge ve dokümandan yararlanılarak, üzerinden beş asır geçmiş bir zaman diliminde Edirne mozayiğinde yer alan Edirneli Yahudilerin öyküsü bütün gerçekleriyle ve yansız olarak bu kitaba aktarılmıştır.

Bir asır boyunca Osmanlı'ya başkentlik yapan ve 1453'ten sonra da siyasi ve askeri başkentliğini koruyan Edirne'nin ticaret, kültür, sanat ve edebiyat hayatında önemli bir yer tutan Yahudilerin sosyal ve kültürel yaşantıları, gelenek ve görenekleri, ibadethaneleri, dini ve fikri etkinlikleri bu kitapta 500 yılın bir özeti olarak ortaya konmuştur. Yahudilerin Türkiye’ye gelişinin 500 yılına rastlayan 1992 yılında basılması planlanan bu kitabın geç dahi olsa yayınlanması sevindiricidir. Bu kitap, insanlarda tarih ve toplum bilincini geliştirmek, "Her toplumun hatırlanmaya değer mutlu ve acılı günleri vardır" mesajını vermek, o günleri yaşamışların anılarını tazelemek ve gelecek kuşaklara da bu yaşantılardan pay çıkarmak amacıyla siz değerli okuyuculara sunulmuştur.


Oral Onur, Edirne Yahudi Cemaati kitabının yayımlanmasına destek veren oğlu Altay Onur ve Coşkun Eren ile birlikte (Kartal-İstanbul, 30.05.2005)

Kitap Hazırlıkları;

12 Kasım 2009 Perşembe

Oral Onur Yayımlanmış Eserleri

Oral Onur’un yayınlanmış araştırmaları ve kitapları

  1. Edirne: Türk Tarihi Vesikalarından Kitabeler, Oral Onur, 1972, 252 s.
  2. Edirne Minareleri, O. Onur, 1974, 106 s. 
  3. Edirne Su Kültürü, Oral Onur, Acar Matbaacılık, 1978, 80 s.
  4. Edirne Şairlerinin Atatürk Şiirleri, O. Onur, 1980
  5. Atatürk'ün Yaşamında Edirne, L.Bağman, O. Onur, Edirne Ticaret Borsası Yay.,1982, 216 s
  6. Edirne Hatt San'atı, O. Onur, Dilek Matbaası, İstanbul, 1985, 198 s.
  7. Edirne Vakıf Kütüphaneleri, Oral Onur, Acar Matbaacılık, İstanbul, 80 sayfa, 1986
  8. Edirne Şehit Anıtları, O.Onur, L. Bağman, Türkiye Şehitlik İmar Vakfı Yay. No: 2, 1989
  9. Edirne Çarşıları ve Yitirilen Tarihi Eserler, Derleyenler: Ender Bilar, Oral Onur, Fotoğraflar: Tayyip Yılmaz, Edirne Türk Kütüphaneciler Derneği Edirne Şubesi Yay. No:3, 24 + 44 s. foto.1989,
  10. Kırkpınar, O. Onur, 1992
  11. Edirne Türbeleri ve Evlâd-ı Fatihan, Oral Onur, 1994, 26 s.
  12. Sırpsındığı Zaferi-Rumeli'nin İlk Şehitleri, O. Onur, ABC Ofset Matbaası, 1995, 64 s.
  13. Edirne Ermeni Kolonisi, Oral Onur, Trakya Ofset, Edirne,1998, 31 s.
  14. Edirne’de Müneccim Hoca, O. Onur, 1998
  15. Edirne Kadıları (Kasr-ı Adl), Oral Onur, Edirne Valiliği Yay., İstanbul, 1999, 156+4 s.
  16. Edirne Mevlevihanesi, Oral Onur, İstanbul, 1999, 151 s.
  17. Edirne Sultan Selim Cami Risalesi, O.Onur, 2000
  18. Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemleri Edirne Yönetim Şekli ve Edirne Valileri, Oral Onur, Edirne Valiliği yay., Ocak 2004, 96 s.
  19. Edirne Hilal-i Ahmer ve Himaye-i Etfal Cemiyetleri (Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumları), O. Onur, 2004, 88 s.
  20. 1492’den günümüze Edirne Yahudi Cemaati, O.Onur, İstanbul, 2005, 304 s.
  21. XVI’dan XX. Yüzyıla Belgelerle Edirne, O.Onur, Edirne Valiliği yay.,Kasım 2006, 224 s.
  22. "Kuruluşundan (1867) Günümüze Kadar Edirne Belediye Başkanları ve Yaptıkları İşler", O.Onur, Chiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2011, 144 Sayfa.
  23. Edirne Belediye Tarihi-II. Bölüm,Oral Onur, Mayıs 2013, 75 Sayfa.
  24. Oral Onur'un Anısına; "Edirne'de Neo-Klasik Kentsel (Mimari) Yapılar", O.Onur, Editör: A.Onur, Ceren Yayınevi, 2019, 88 Sayfa.

Oral Onur (1929-2013)


10 Mayıs 1929’da Edirne Darüssiyade Mahallesinde doğmuştur. Annesi Fatma Sabiha Onur, babası Akif Onur, her ikisi de Cumhuriyet dönemi öğretmenlerindendir. Oral Onur, ilköğrenimini Edirne İstiklal İlkokulu’nda tamamlamıştır. Edirne Lisesi’ni bitirdikten sonra ticari hayata atılmıştır. 1960 yıllarda önce manifaturacılık daha sonra bisküvi fabrikası işletmeciliği yapmıştır. 1965 yılında turizm sektörüne atılan Oral Onur, 1990 yılına kadar pansiyon, mocamp-camping ve lokanta işletmeciliğinde bulunmuştur.

Edirne tarihi, sanatı ve kültürü ile ilgili olarak 1970’li yıllardan bugüne kadar, yirminin üzerinde araştırma-inceleme ve derleme kitap yayımlamıştır. Değişik gazete ve dergilerde yazıları çıkan Oral Onur, Edirne’de altı değişik anıtın gerçekleşmesine öncülük etmiştir. 2001-2004 döneminde Trakya Üniversitesi Turizm Bölümü’nde sözleşmeli öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Oral Onur’un kendisine ait kitaplığında 4000’e yakın Türk Edebiyatı ve Türkiye Tarihi ile ilgili muhtelif eserler bulunmaktadır.

Edirne'ye yaptığı hizmetlerinden ötürü "Edirne İli 2010 Yılı TBMM Üstün Hizmet Ödülü"ne layık görülen Oral Onur, 29 Ekim 2013 Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları için Edirne Valiliği tarafından davetli olarak geldiği çok sevdiği memleketinde 30 Ekim 2013 tarihinde kaldığı misafirhanede hakkın rahmetine kavuşmuştur. 2 Kasım 2013 tarihinde Edirne Bucuktepe'deki Aile Kabristanına defnedilmiştir.

Oral Onur'un bir erkek (Altay, 1956) ve bir kız (G. Gülru, 1962) çocuğu vardır.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Edirne











Edirne'nin simgesi Mimar Sinan'ın muhteşem eseri "Sultan Selim Camii"

Selimiye Camii'nin muhteşem kubbesi