27 Mayıs 2012 Pazar

Mimar Kemaleddin Bey ve Edirne'deki Eserleri


Edirne İl Özel İdarersi tarafından yayımlanan "edirne" dergisinin 2007-3 sayı 22 de Oral Onur tarafından derlenen "Mimar Kemaleddin Bey ve Edirne'deki Eserleri" yazısı.


16 Mayıs 2012 Çarşamba

Edirne Belediye Başkanları ve Yaptıkları İşler

Oral Onur'un  "Kuruluşundan (1867) Günümüze Kadar Edirne Belediye Başkanları ve Yaptıkları İşler" Chiviyazıları Yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabın baskısı Kadıköy Copy Center tarafından yapıldı.

















ISBN: 978-605-5708-54-2, Sertifika No: 13085, Birinci basım 2011,  Chiviyazıları Yayınevi

Oral Onur, "Kuruluşundan (1867) Günümüze Kadar Edirne Belediye Başkanları ve Yaptıkları İşler", Chiviyazıları Yayınevi, 2011, 144 Sayfa


HUDUT Gazetesi Haberi

Edirne Belediye Başkanlarının kitabını yazan Araştırmacı-Yazar Oral Onur, kentte belediye tarihinin 1500'lü yıllara kadar dayandığını öne sürdü...

Haberin Yayın Tarihi: 21 Aralık 2011 Çarşamba

Edirne Belediye Başkanlarının kitabını yazan Araştırmacı-Yazar Oral Onur, kentte belediye tarihinin 1500'lü yıllara kadar dayandığını öne sürdü. Kitabında, 1867 yılında kurulan Edirne Belediyesi'nin ülkemizin ilk belediyelerinden biri olduğuna dikkat çeken Onur, Edirne Belediyesi'nin kuruluşundan bu yana belediye başkanları ve yaptıkları işleri kitaplaştırdı.

Bu çalışmasıyla Edirne'ye hizmet vermenin mutluluğunu yaşadığını kaydeden Onur, bazı büyük şehirlerde eşya ve gıda fiyatlarının tespit ve teftiş hususlarını tanzim eden Edirne İhtisap Kanunu (Suret-i Kanunname-i ihtisab-i Edirne) vesilesiyle Edirne Belediyesi'nin tarihini 1500 yıllarına dayandığını belirtti. Edirne Kadılığı'nın 1501 yılında çıkardığı bu kanundan sonra, kentte ilk belediye teşkilatının kurulmasının1867 yılında gerçekleştiğini yazan Onur, 145 yıllık bir mazisi olan Edirne Belediyesi tarihi hakkında bugüne kadar bir araştırma ve inceleme yapılmadığını da vurguladı.
Girişimleri sonucu eski Belediye Başkanlarından Dilaver Bey'in (Cezzarzade) büstünün belediye binası önüne konmasını sağlayan Oral Onur, Belediye Başkanı Şevki Arman döneminde de belediye binasının ön cephesindeki Edirne Belediyesi yazısı altındaki, eski yazı “Daire-i Umur-u Belediye” kitabesinin ortaya çıkarılmasını sağladı.  
Kitapta, Edirne Belediye binasının yapımı öncesi, Belediye Başkanı Dilaver Bey'in Mühendis Albay Nazif Bey ile Avrupa gezisi yaptığı ve Batı mimari özelliklerini taşıyan bir bina projesi hazırladıkları yer alıyor. Binanın yapımı ve tefrişi için “salma usulu” halk ve özellikle ticaretle uğraşanlardan yardım toplandığı ve Türk meclis üyelerinin 'Gavur adeti' diye karşı çıkmasına karşın bir balo düzenlendiği kaydedildi.
Oral Onur'un kitabına göre; binası olmayan Edirne Belediyesi, şimdiki Tümen Binasının bulunduğu Halil Paşa Hanı ve Gümrük Hanı'nın birkaç odasında hizmete başladı. Daha sonra şimdiki belediye binasının bulunduğu yerdeki büyükçe ahşap bir binaya taşındı. Edirne Belediye binasının temeli, şimdiki Tugay binasının açılışının yapıldığı 1 Eylül 1899'da Padişah Abdülhamit'in tahta çıkış (cülus) tarihinde atıldı. Binanın resmi açılışı ise 29 Kasım 1901 günü gerçekleştirildi. 
Kitapta, Oral Onur Dilaver Bey'den başlamak üzere; Edirne Belediye Başkanları Fuat Bey, Dağdeviren Ahmet Bey, Şevket Dağdeviren Bey, Mustafa Bey (Neyyir), Ahmet Merter (vekaleten) Küçük Hacı İbrahim, Kasım Yolageldili, İbrahim Zağra, Tevfik Sırrı Gür, Mithat Vardar, Ekrem Demiray, Ferit Çardaklı, Şerif Bilgen, Hasan Osma, Tahsin Şıpka, Hasan Maksutoğlu, Sabahattin Parsoy, Ali Rıza Ataktürk,  Ratip Kazancıgil (vekaleten), Nuri Alışkan, Saip Kızıltepe (vekaleten) Sadri Sarptır (Edirne Valisi), Burhan Işıkseren, Şevki Arman, Güngör Mazlum, H. Ayhan Ergin (Vali muavini-vekaleten), Alparslan Yalkın (Sıkıyönetim ataması), İbrahim Ay, Hamdi Sedefçi, Cengiz Varnatopu, Hamdi Sedefçi'nin dönemleri ve yaptıkları işlere yer veriyor. 

GÖZE GELEN TOPRAKLAR



Yıllar önce Edirne Valisi Sayın Ünal Erkan ile beraber Edirneyi dolaşıp dururduk. Vali Beyin isteği Edirneyi öğrenmekti. Edirneyi gezdikçe benden birçok şey öğrenmiş oluyordu.
Bir gün Trakya Üniversitesinin yoluna doğru geziyorduk. Bölge Trafik'ten sonra Tarımsal Araştırma arazisi yol boyunca Kanada Kavağı ve Mazı çamı ile arkada kalan araziye kamuflaj edilmiş bir görünüm. arz ediyordu. Yani ağaçların arkasında bulunan Tarımsal arazinin tamamı gözükmüyor, adeta varlığı yok gibi idi. Vali Ünal Bey bana şunları söyledi:
“Oral Bey; Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nün Müdürü sakın ola ki bu ağaçları kesmesin, kestiği an arazi kabak gibi meydana çıkacak ve gelen geçenin gözüne batacak. Yani buraları imar planına açılırsa bu değerli topraklar elden gidecek!"
Sayın Erkan'ın sözlerini bugün dahi anımsarım.
Vali Ünal Erkan bu sözleri bana tam yirmi yıl önce söylemişti. Ağaçlar kesildi ve yerine başka bir ağaç dikilmediği gibi arazi bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Aslında bu arazi ekili yer ve yurdun tohumluk ihtiyacını karşılıyordu.
Bu araziyi ilk önce TOKİ almış ve yapılan müracaatlar neticesinde bu işten vazgeçerek Fırınlar Sırtında toplu konut yapmak zorunda kalmıştı.
Şimdi bu işe Belediye el atmıştır. Buranın imar planını yapmış ve 400 yataklı hastahane, okuI, konut gibi şeyleri planına almış oluyordu.
Tarımsal arazinin yok olması memleketin bir kaybıdır. Tohumluk ihtiyacını nereden karşılayacağız? Bir zamanlar, 2005 yıllarında Edirne Deftardarlığı'nın Edirne Belediyesine açtığı davayı kazanmış ve bu arazinin üzerine herhangi bir konut yapılması önlenmişti.
Bin Evler, Beşyüz Evler, Edirne Serhad gibi yerleşim yerleri imara açıldığında bu topraklar tarım arazisi olarak yok olup gitmişti. Şimdi sıra Edirne'nin bu yönüne çevrilmiş oluyor. Yeraltı suyunun bol olan bu arazi tarım için bulunmaz bir nimetken imar işi de ne oluyor? Bu işe karşı gelen Belediye Meclis Üyeleri de vardır.
Hal böyle olunca Belediye bu kararından vazgeçmeli ve Edirne'nin girişi yemyeşil bir tarım alanı olarak kalmalıdır!

Kaynak: Edirne HUDUT Gazetesi, 02 Şubat 2011, Çarşamba

AVRUPA ÜLKELERİNİ GÖRMEK



Epey zamandan beri Sayın Belediye Başkanımız Edirneliler'e bir öğüt verircesine, “Avrupa ülkelerine gidin, görün orada neler yapılmış, evleri, binaları cadde ve sokakları modern yapılar, örnek alınmalı” deyip duruyor.
Son belediye seçimlerinde kendisi de ikrar etmişti. “Ben eski Sedefçi değilim, görgüm ve düşüncelerim değişti, Edirne'ye çok iyi şeyler yapacağım” dediğini dün gibi hatırlıyorum.
Gerçekten güzel şeyler yapmaya çalıştı. Şehir, şehre benzedi. Sayın Belediye Başkanını ziyaret eden ecnebilere başkan devamlı çöp olayını söylüyor, bununla nasıl uğraşılacağını rica ediyordu. Halbuki Amerika ve Avrupa televizyonlarında bu işin kolayını ve toplanan çöplerin nasıl yokedileceğini gösteriyordu. Özellikle çöplerin önce keçi ayağıyla sonra silindir ile ezildiğini ve bunun üstünün de kum ile örtüleceğini ben defalarca TV'de seyredip duruyordum.
Maalesef bu işte görgüsü yok olduğundan oturduğu yerden işi çözümlemek istiyordu ve en sonunda oldu da. Batı ülkelerine bizleri gezmeye götürmesin, en yakınımızda Bulgaristan ve Yunan komşu devletlerin eski medeniyetleri nasıl koruduğunu niçin bilmiyor. Geçenlerde İstanbul gazetelerinde Bulgaristan'da yapılan bir baraj içerisinde kalan eski yerleşim yerini kalın beton ile etrafını örüp o ören yerini su içersinde bırakmadıklarını gıpta ile biraz da kıskançlıkla izledim.
Komşu ülkelerin sokak ve caddelerin nasıl korunduğunu görüyor ve ve üzülüyoruz. Eski parke taşlı yollar ve restore edilmiş ev ve binalar. Pekala bunlar biz de niçin yapılmıyor? Anadolu'nun bir çok yerlerinde binaların restore ve tamir işlerini, oranın ticaret odaları ve belediyeler yaptığını gazetelerde okuyor ve üzülüyorum. Şunu demek isterim. Madem Belediye Bbaşkanımız “Batı ülkelerini gezin, görün” diyor da kendi malı olan eski 'Jeneratör Binası'nı kendi haline niçin bırakıyor? Harap hale gelen ve yakında yıkılıp gidecek olan bu tarihi eski elektrik fabrikasına yazık olmayacak mı? Burasını kültür amaçlı kullanalım dedik ve etrafına güzel bir parmaklık yapan Vali Miroğlu'na belediyeden olumsuz yanıt gelip, burası hastane olacak diye olumsuzluğuna ne denir? Yani mezarlık üzerine hastane......
Başkanımız, Necdet Budak'la çok samimi dostlar. Acaba bu iki dost müşterek bir çalışma yaparak eski Saat Kulesi'ni Edirne'ye kazandıramazlar mı?
O eski kültürleri benimsemek ve onları memleketinde uygulamak ayrı bir kültür ister... Onu da düşünelim!
Kaynak: Edirne HUDUT Gazetesi, 14 Şubat 2011, Pazartesi

DÜNYA MİRASI SULTAN SELİM CAMİSİ


Sultan Selim Camisinin DÜNYA MİRASINA kabul edildiğini sevinerek ve övünerek televizyondan izledim.
Uzun uğraşlardan sonra Edirne Sultan Süleyman Camisi en nihayet Dünya mirasına kabul edildi.
Mimar Sinan'ın ömrünün sonunda yaptığı bu cami gerçekten görkem olarak gerekse mimarı özelikleri bakımından kabul görüldü. Caminin Dünya mirasına kabul edilmesi için yaklaşık on yıldan beri büyük uğraşlar veren, mücadele eden Edirne Belediyesi'dir.
Belediye Başkanı Sayın Hamdi Sedefçi'nin bu hususta yaptığı uğraşları takdir ederim.
Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu olan II. Selim Mimar Sinan'a bir ferman yollayarak,
-Benim camimi git ecdadım olan Edirne'de yap! Demesi üzerine Mimar Sinan ikinci karısı Mihri'yi ve kızları Ümmihan ve Neslihan ile torunu Fatma'yı yanına alarak Edirne'ye gelmiştir.
Mimar Sinan caminin yapımı için altı yıl Saray-ı Atik'te Kazasker Abdullah'ın evinde kızları, hanımı ve torunu ile kalır. Böylece Sinan caminin yapımında inşaata en yakın olan bir evi seçmiştir. Cami için söylenecek şeyler çoktur. Türk mimarlık tarihinin ilk yapı monografisi olan RİSALE-İ SELiMiYE'Yi yazan Daye-zade Mustafa Efendi, "BU CAMİ-İ ŞERiFi GÖRMEYE GELENLER-İYİCE İNCELEDiKTEN SONRA HATA VE KUSUR BULMADA ACİZ KALIRLAR, demekte ve sonra da aynı kitapta CAMİNİN TEK HATASININ İSTANBUL'DA DEĞİL DE EDiRNE'DE BULUNMASI" hatta Edirne'yi ziyaret eden Rus Elçisi Edirne'ye gelir gelmez bu caminin üç boyutlu rölyefini kalemle yaparak bu resmi Moskova'ya Çar'a yollamıştır.
Sultan Selim Camisi yapıldığı günden beri gerek ebadları gerek teknik mükemmelliği ve gerekse güzelliğiyle insanları hep etkilemiştir. Halkın çoğu ve bu eseri görenler anıtsal yapı gibi görmektedirler.
Hatta bu cami için Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde onu “RAB-I MESKUNDA (dört kıtada) BENZERi BULUNMAYAN, TAKLİDİ DAHİ KABUL ETMEZ BiR ESER-İ BER GÜZİDE” olarak tamamlanmış ve “HÜLASA-I KELAM BU CAMİ ÜÇYÜZ YETMİŞ BEŞ SANAT VE MARİFET ÜZERİNE YAPILMıŞ SIR CAMİ-İ KAVİDİR. HER MARİFETİ AYRI AYRI BEYAN EDİLSE CİLTLER ALMAZI.”
Edirne Sultan Camisi'nin Dünyanın mirası için uğraşanları şimdiden tebrik ederim.
Kaynak: Edirne HUDUT Gaztesi, 29 Haziran 2011, Çarşamba